top of page

4.

Gebe ve Lohusalarda Psikiyatrik Tedavi

Gebelik ve lohusalık dönemi, psikiyatrik rahatsızlıkların ilk kez ortaya çıktığı veya geçmişteki hastalıkların nüksettiği riskli dönemlerdendir. Bu dönemlerde, annede fizyolojik ve hormonal değişiklikler olur, anne ve tüm aile için çeşitli yaşam değişiklikleri gerekir, sosyal ve ruhsal zorlanmalar belirginleşir. Gebelik ve lohusalık döneminde görülen psikiyatrik hastalıklar, sadece anneyi değil, bebeği ve tüm aileyi olumsuz yönde etkiler.

Annede gebelik ve doğum sonrası ortaya çıkabilen psikiyatrik hastalıklar, annenin bebek ile sağlıklı bağ kurmasını, bebeğin bakımını ve doğal olarak bebeğin ruhsal ve fiziksel gelişimini bozabilir. Bu nedenle gebelik ve sonrası dönemde erken tanı konulması, risk grubu gebelerin psikiyatrik tedavi ve takiplerin yapılması, ailelerin tedavi ve süreç hakkında bilgilendirilmesi gerekir. Bu grup hastalarda öncelikli tedavi şekli; destekleyici psikoterapiler olmakla birlikte gerekli durumlarda medikal tedavi de başlanabilir. Gebelik döneminde ve lohusalık döneminde kullanılacak psikiyatrik ilaç tedavileri mutlaka uzman bir hekim tarafından başlanmalıdır. Medikal tedavi başlanması gerekiyorsa; gebelikte plasental geçişi, lohusalık döneminde ise süte geçişi en az olan ilaçların seçilmesine dikkat edilmelidir.

Gebelik sonrası dönemde;

  • Annelik hüznü

  • Post partum depresyon

  • Kaygı bozuklukları

  • Uyku bozuklukları

  • Postpartum psikoz

  • İntihar gibi psikiyatrik rahatsızlıklar gözlenebilir.

 

En sık gördüğümüz psikiyatrik tablo annelik hüznü olup aşağıda bu tablo hakkında kısa bir bilgi paylaşılmıştır.

Annelik hüznü: Lohusalık döneminde; kadınların yaklaşık yarısında doğumdan sonraki ilk 10 gün içinde ortaya çıkan, duygusal dalgalanmaların belirgin olduğu bir tablodur. Gebelik hüznü, annelik hüznü, postpartum hüzün ya da blues baby şeklinde tanımlanmaktadır.

Çabuk ve nedensiz ağlama nöbetleri, sinirlilik, gerginlik, duygusal iniş çıkışlar, konsantrasyon ve hafıza problemleri, uyku bozukluğu, iştah değişiklikleri, anksiyete ve depresif duygudurum, keder ve hüzün duyguları, yalnızlık, yetersizlik hissi, bebeğe karşı duygu eksikliği gibi belirtiler şeklinde kendini gösterebilir. Bu belirtilerin uzun sürmesi dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çünkü annelik hüznü yaşayan kadınlarda doğumdan sonraki ilk 1 yıl içinde depresyon geçirme oranı %20’lerdedir.

Postpartum depresyon ile annelik hüznü bazen karışmaktadır. Ancak annelik hüznünde annenin bebeğe bakımı ve işlevselliği postpartum depresyondaki kadar etkilenmez. Annelik hüznü daha çok ilk 2 hafta içinde düzelir ve ek bir tedaviye gerek kalmaz.

Anne ve aileye duygusal destek, psikoterapotik girişimler bu süreçte yararlı olacaktır. Ayrıca doğum öncesi dönemde annenin olası annelik hüznü belirtileri ile ilgili bilgilendirilmesi bu sürecin daha iyi yönetilmesini sağlayacaktır.

bottom of page